True
Abdulvahap El Messiri

Abdulvahap El Messiri


ABDULVEHHAB EL- MESİRİ
Bir Mana Arayış Serüveni
                                                                          Dr. Heba Rauf İzzet / Üniversite Hocası
Dr. Abdulvehab el- Mesiri’nin çok yönlü ve çok boyutlu sayısız fikri/insani çalışması vardı. Hatta onun eserlerini ve hayatını araştıran biri bunu başarabilmek için tek bir başlık altında toplanması mümkün olmayan eserlerindeki zenginliği ve çeşitliliği göz önüne almak zorundadır.
El- Mesiri yaratıcı, üretken bir akıldı. Yaratıcı akılla vasıta aklı birbirinden ayırırdı. Yani hikmet ve marifete ulaşmayı, insalığa hizmet etmeyi, insan haklarını savunmayı ve ona daha iyi bir hayat sağlamayı hedefleyen böylece ilmi “faydalı ilme” dönüştüren akılla maddiyata dayanan, varlıkla ve kimlikle ilgili sorular barındırmayan, ilmi bir meslek haline getirip sadece makam ve sevet sahibi olmak için tahsil eden aklı birbirinden ayırırdı. Mesiri’nin ülke ve insanlar için daha iyi bir gelecek sağlayacak hakiki irfani bir model oluşturmaya dair büyük emelleri vardı.
Bu durumda her biri farklı bir açıdan dünyaya açılan pencereler misali olan makalelerle dolu bir kitabın girişinde böyle bir alimin zengin fikri dünyasını nasıl resmedebilirim bilmiyorum. Bütün makaleleri bir kolyenin incileri gibi. Her bir inci içinde onun iyimserliğini hatta kimi zaman büyüleyiciliğini, marifetini, engin bilgisini, fikirle hayatı marifetle meczedişini barındırıyor.
El-Mesiri’nin makaleleri modernizm eleştirisi ile başladı. Daha sonra bunu Amerika’nın eleştirisi izledi. Doğrusu El Mesiri’nin bu konulara eskiden beri ilgisi vardı ve bu açıdan oldukça bilgiliydi. Erken dönemde batı medeniyeti eleştirileri yapmıştı. Kapitalizmin son dönemlerinde Amerikan medeniyetinin batı üzerindeki yansımalarını görmüştü. 1979 yılında “Cennet ve Yeryüzü: Amerikan Medeniyetine Dair İntibalar” adlı kitabını yazdı. Kitapta modernizmden yola çıkarak batının dünya ile olan ilişkilerini tahlil etti. Modernizmin içinde saklı olan, insanı bekleyen tehlikelerini, tarihi tecrübesini, azınlıklara ve ötekine dair tasavvurlarını ele aldı.
Daha sonra “Batı ve Dünya” adlı kitabında bu görüşlerine eklemeler yaptı ve geliştirdi. Bu konuda daima siyaset üstü, medeniyete ve aynı medeniyeti imar etmeye yönelik görüşler serdetti. Hiçbir zaman Araplığını ve Müslümanlığını ön plana çıkararak şovenist tartışmalara girmedi. Aksine maddiyat karşısında insanı savunmak yolunda karşı tarafı anlamaya çalışan insani bir tutum segiledi. Bu yüzden batı dünyasındaki akademik çevrelerde sözüne itibar edilen, muhterem bir semboldü. Hayatı boyunca bütün insanlar arasında, -kendi gibi düşünmeyen muhalifleri de dahil- köprü vazifesi görmeyi başardı.
El-Mesiri modernizmi eleştirirken batıyı tümden reddetip, tarihe dönmek isteyenlerle aynı zeminde yer almadı. Modernizmi ayrıntıları ile resmeden ve onu insanın kainatla olan ilişkisinde yol gösterici irfani bir modele dönüştürmeyi hedefleyen üstad, modernizmin özündeki sekülerizm ve maddiyatçılığı eleştirmiştir. Sırf engellemek için yapılan sözlü saldırılar onu hiçbir zaman yıldırmadı. Böylece Arap-İslam Medeniyetini aşan insani, yeni bir söylem geliştirdi. Bu söylemi var olan modellerin üzerinde, ayrıntılara dalmayan, ölçüyü, dengeyi kaybetmeyen yeni bir İslami söylem olarak vasıflandırmak hiç de yanlış olmaz.
El-Mesiri’nin bu söylemi dünyayla, onun üzerindeki güçler, bilgi yığılmasını reddedenler ve maddiyata karşı olan çeşitli akımlarla etkileşim ve iletişim kurmak için doğru bir yöntemdir. Bu yüzden yetmişli yıllarda tarihin sonu görüşüne reddiye yazdı ki Fukuyama’nın kitapları daha tartışılmaya başlanmamıştı. Mesiri’nin bu fikre karşı çıkmasının nedeni; fikrin insana karşı olmasından dolayıydı. Aynı kaynaktan, emperyalizmden, hareket etmeleri sebebiyle siyonizm ile bu görüş arasında bir bağlantı kurdu. Ve 1972 yılında siyonist tarih felsefsine yönelik bir çalışma olarak “Tarihin Sonu: Siyonist Düşünce Çalışmalarına Giriş” adlı kitabını yazdı. Ona göre maddi felsefeler daima tarihi sonlandırmaya çalışırlar (zaman ve mekan) ve daima sıfır noktasından başlarlar. Bütün Filistinlilere ve dünya Yahudilerine göre siyonizmin yaptığı tam da budur. Çünkü Arap olan Filistin’i “İsrail”e, ya da Siyon’a ya da halksız bir toprağa çevirmeye çalışıyor. Dünya Yahudilerine gelince onlar yerlerinden sökülmüş vatanı olmayan topraksız bir halktır. Böylece asıl sahiplerini –yani Yahudileri- bekleyen Filistin’in tarihi duruyor. Tıpkı dünya Yahudilerinin tarihi durduğu gibi. (Onlar da asıl yutlarına dönmeyi bekleyerek sürgünde yaşıyorlar). O zaman siyonizm tarihe bir nokta koyuyor. Ki bu yaptıkları ile asil ırkın gelişmesini engelleyen bütün ırkların tarihini durduran Nazilerden hiç de faklı değiller.
Böylece El-Mesiri Roger Garaudy, Sami düşmalığı kavramını, Zygmunt Baumann, ve diğerleri de modernizmle yok etme arasında ilişki kuran görüşünden dolayı modernizmi eleştirmeden önce onun derin felsefi bir eleştirisini yapmış oluyordu.
Doğrusu elimizde tuttuğumuz bu kitaba iki farklı giriş yapmak mümkündür. Birinci giriş: İslami, insani görüşüne giriş. İkincisi; El-Mesiri’nin aynı anda hem varlığa dair hem de irfani bir çaba olarak manayı arayış serüveni.
 
İlk olarak : Evrensel İslami /İnsani Söylem:
Dr. Abdulvehhab El Mesiri İslami/irfani modele dayanan insan tasavvurunu kurarken dini bir söyleme sığınmadı. Aksine modernizm modeline baktı ve ona yönelik eleştirilerini, onun eksikliklerini, insana yönelik tehlikelerini ve siyasi emperyalizmin maşası ve modernizm fikrinin bir tecellisi olan siyonizmi barındıran emperyalist sonuçlarını dile getirdi.
Kitabın içindeki metinlerin iki ana çizgide yer aldığını söyleyebilir:
Birinci Çizgi: Felsefi/Fikri Çizgi: Yani düşüncelerin fikri ve felsefi esaslar üzerine kurulması. El-Mesiri bu açıdan derin bir bilgiye sahip olmasına rağmen yazılarını uzman olmayan sıradan okuyucunun da anlayabilmesi için basit bir üslup kullanmıştır. Gerek modernizm eleştirisinde, gerek siyonizm tehdidinde gerek Kuran ayetlerini hurafelerden uzak, konusuna ve maksadına uygun okumaya yönelik tasavvurunu sunarken gerekse de tüketime ve eşyaya meyleden insanın varlığını alışveriş merkezleri ile sınırlayarak maddi çerçevede tükenişini eleştirirken bu üsluptan hiç ayrılmadı.
İkinci Çizgi: Kültürel/Değersel Çizgi: Batı modernizmi kültürel araçlar vasıtası ile felsefi fikirlerini pazarladı. Görsel ve fikri ürünler, sanatlar, mimari ve mobilyalar vasıtasıyla. Tüm bu kültürel ürünler insanların geneli tarafından kabul gördü. Bu gibi şeylere fikirle ya da felsefeyle karşı koymak mümkün değildir. Çünkü kültürel ürünler toplumda bu toplumun değerleriyle çelişen yeni değerlere ve ilişkilere sebep olur. Batı modernizmin tehlikesi de buradan kaynaklanır. El-Mesiri modernizmin günlük hayatımıza olan yansımaları üzerinde ciddiyetle durmuş, siyonizmin modernizm tasavvuruna uygun karakteri ve modernizmi kendi kavramlarını ve değerlerini nakletmek için nasıl köprü olarak kullandığını göstermeye çalışmıştır ve onun sonunun geldiğini haber vermiştir.
El-Mesiri Batı-İslam düalizminin dışına çıkmış, sadece İslamı değil insanı savunan bir söylem geliştirmiştir. Yani İslami modeli denge, açıklama ve anlama modeline dönüştürmeye çalışmıştır. Çünkü ona göre batı medeniyeti ne belli bir görüşe, ne bizzat dine ne de belli bir değere saldırmıyordu. O olgun, mütekamil fikre, değerlere ve dini öğretilere toptan saldırıyordu. Batıya göre çoklu bir dünya söz konusudur. Ne merkezi vardır ne de mutlak değerleri vardır. Herşey eşittir dolayısıyla herşey nisbidir. Batı medeniyeti insanı tabiattan ayrı (madde) olarak kabul eden ve maddenin metafiziği aşarak dünyaya intisab ettiğini iddia eden Kant’ın mirasını devralmıştır.
El-Mesiri batı dünyasındaki insan dostlarını kazanmak için insani görüş saflarına, insani zatın önemini, onun tabiatı aşan özünü bilmeye çağırmaktadır.
El-Mesiri’nin felsefesi “Aşkın Felsefe” den yanadır. Mesiri’nin tevhidde ifadesini bulan İslam’ın özünü anlamaya dair görüşleri hayata mananın iadesi için yol gösteren bir giriş mesabesindedir. Ki Kuran çerçevesinde tevhidin sunduğu bu manayı dünya kaybetmiştir.
Bu çerçevede El-Mesiri fikri ve felsefi tezlerinde daima insandan taraf duruşunu açıklamaya, modernist sistemlerin ise insandan değil maddeden yana oluşunu ortaya koymaya çalışmıştır. El Mesiri’yi İslami insani söylem için Marksist ideoloji çerçevesinden Allah’a yönlendiren de bu anlayıştı.
El Mesiri’nin cüz’i görüşlerle külli tasavvurları birbirine bağlama kabiliyeti okuyucuyu cezbedecektir. O hayatta medeniyeti ve irfanı oluşturacak büyük hikayeleri oluşturan küçük hikayeler olduğunu idrak etmiştir. Bu vakıayı değiştirmede oldukça önemlidir. Bu küçük hikayeler okuyucuya daha yakın ve vakıayı değiştirmekte çok önemlidir. Çünkü bu değişimin başlangıcı insan hayatı ve insanın insana düşman metodların hegomonyası ile ilişkilerini değiştirmesidir.
İkinci olarak: El Mesiri ve Mana Arayış:
El Mesiri’nin manayı arayarak hayatını geçirdiğini söyleyebiliriz. Bu arayış çeşitli seviyelerde oldu. Eleştiri ve incelemeleri ile terimlerin manasını, fikri sistemlerin arkasında saklı olan manayı, medeni sistemlerin ve görüşlerin arkasında gizli olan manayı, hayatın arkasında ve o hayatta Batı’nın yerine dair manayı ve son olarak da cesaretle yüzleştiği sonrada kesin dini inancıyla aştığı ölümün manasını aradı.
Dr. Abdulvehhab El-Mesiri modernizm anlayışından, hamburger medeniyetine, oradan eşyadan kurtulma maharetine oradan da modernizmin özüne sonra da postmodernizme ulaşmıştır ki ulaştığı nokta modernizmin parçalayıcılığından başkası değildir. Çünkü modernizm maddeyi herşeyin ölçüsü yapmıştı. Buna insanlık olgusu da dahil. Herşeyi parçalaması ile birlikte tam bir yokluğa ve merkezi inkara düştü. Gerek ilahi gerek insani değerin hatta hakikatin inkarına vardı. Buradan da akıl dışı postmodernizme. Ki bunu da Amerika imparatorlurluğunun ve siyonist uzantısının ülkeler ve kültürler üzerindeki hegemonyası izledi.
El Mesiri, laikliği, modenizmi ve post modernist akımların aşkınlık çabalarını tahlil ederken hulul anlayışı üzerinde durmuşur. Yani yaratıcı ile yaratan arasındaki mesafeyi – ikisinin tek bir cevher olmaları hasebiyle- kaldıran anlayış. Bu anlayış tabii insan fikrinden kurtulamamış, din bir köşeye atılınca kesinlikler kaybolup, ikilemler ortaya çıkmış ve olgular tek boyutlu hale gelmiştir. Madde ve ruh birliği kaybolmuş, yerine ikilemler, tartışma, çekişme başlamış ve tabii/maddi kanunların insanın görüşlerine hükmetmesiyle sonuçlanmıştır.
Modernizm ile cüz’i laiklik arasındaki farkı şöyle ifade edebiliriz. Laiklik dinin sadece devletten ayrılmasını ister. Mutlak değerler, özel hayat, siyasi kararlardaki selahiyet konularında susar. Ama kapsamlı laiklik dini değerlerin devletten ayrılması değildir. Dini, ahlaki ve insani değerlerin insanın özel ve genel hayatından ve devletin selahiyetinden ve insanın tüm kararlarından ayrılmasıdır. Vücut değerlerden ayrıdır. Hayat değerlerden ayrıdır. İşte bu tam bir materyalist akılcılıktır. Dinin siyasetten belkide iktisattan ayrılması anlamında cüz’i laiklik kabul edilebilirse de kapsamlı laikliğin –yani dinin hayattan ayrılması ve insanın sadece tabii-maddi kanunlara uymasının kabul edilebilmesi çok zordur. Çünkü bu tasfiye edici bir ideolojidir. Onda değerlere ve insana yer yoktur. Bu yüzden de ister Müslüman ister Hristiyan ister Yahudi olsun hiçbir dine hiçbir insana uygun değildir. İnsan hayatı sadece maddi boyutla sınırlandırmaya çalışmaktadır.
El-Mesiri bu kavramları İsrail ve siyonizm tahlilinde de kullandı. Çünkü siyonizm kapitalizmin kültürel ve stratejik hegomonya hedeflerine hizmet eden bir maşadır.
 Mana arayışı El-Mesiri’nin farklı tecellileri ve merhaleleri ile uzun süren yolculuğun arkasındaki asıl saiktir diyebiliriz. Bu yüzden fikri serüveni ve özel hayatı zengin irfani varlık yolculuğunun bir tecellisi idi. Bu kitaptaki makaleleri de insanı koruyan, siyonist emperyalist sömürgeciliğe karşı çıkan, olayları naslara açık bir akıl, dini yakîn gözüyle okuyan özel hayatının yansımalarıdır.
Seçkin ilim adamlarının çoğu başkalarını ilim ve marifet sahibi yapmıştır. Ama onları insani tecrübeyle, tarihi değişim için gerekli olan günlük değişimi sağlayacak olan yönlendirmeler ile donatamamışlardır. Bu yüzden bir model oluşturup insanı zenginleştiren faydalı ilim sunamamışlardır.
Engin bir akli ve fiili faaliyeti olan El Mesiri, müstakil bir medeniyet fikrini savunan ümmetin, her alanda bu güçlü marifet/bilgi ile donanması gerektiğini anlamıştır. Engin bir aklın mesajı, medeniyetin avantajlı yönlerini ortaya koymak, meydan okumalara karşı savunmaya katılmaktır. Dünyanın görüntüsünü değiştirmek, aklı ve Arap rüyasını batı modelinin esaretinden kurtarmaktır.
Şüphesiz El Mesiri’nin fikirleri Arap fikir dünyasını derinden etkilemiştir. Hatta çağdaş İslami düşünceyi ve İslami hareketleri de. Modernizmi nasıl imani bir yöne çevirmek istediyse İslami söyleme de evrensel ve akli bir form kazandırmıştır. İslami söyleme sadece İslam ümmetine karşı değil bütün dünyaya karşı geniş bir sorumluluk ve insani bir ufuk sağlamıştır.
El Mesiri’nin mana arayışı fikirle sınırlı değildi. Aksine tüm hayatı kapsıyordu. Bizlere aydınlatıcı bir marifet/bilgi sağladı. Makalelerinde sıradan insanların anlayabileceği basit bir üslup kullandı. Bu yüzden de onun kitapları kapsamlı inceleme kitaplarını okumayan sıradan halk nazarında revaç buldu.
Aydın rolünü de ihmal etmedi. Halkı ile onların dilinde konuştu. El-Cezire.net de yazılar yazdı. Bilgilerini aktarmak için pek çok programa katıldı. Aynı zamanda aydının siyasi arenada oynaması gereken role de iyi bir örnek oldu.
Bitirirken belirtmek isterim ki, El-Mesiri hayata mana verdiği gibi ölüme de mana vermiştir. Sönmeden önce daha bir parıldayan mumun alevlenmesi gibi hastalığı esnasında da ateşli tartışmalardan vazgeçmemiştir. Hastalığı projelerini tamamlamasına, kitap yazmasına, yeni kitaplar hazırlamasına, konferanslara katılmak üzere dünyayı dolaşmasına, dünyanın dört bir yanındaki –Fas’tan Malezya’ya, Amerika’dan G.Afrika’ya kadar- genç araştırmaları desteklemesine engel olmamıştır. Dünyanın her yerinde izler bırakmış, insanların kana kana içtiği bir ilmi miras bırakmıştır. Öğrencilerine düşen ise ıslah, kalkınma ve daha iyi bir gelecek yolunda çalışmak, öğrenmek ve onun yaktığı bu ışığı söndürmemektir.
 

Yazarın Yayınevimizdeki kitapları

İLİMYURDU Yayıncılık ve Eğitim Hiz. Ltd. Şti.
Adres : Molla Gurani Mah. Akkoyunlu Sk.
            No: 36 Fındıkzade Fatih / İstanbul
Tel     : 0212 533 05 35
Faks   : 0212 631 53 69
Mail   : info@ilimyurdu.com
Tüm Hakları İlim Yurdu Yayıncılık’a aittir. Kaynak belirtilmeden hiçbir içerik kopyalanamaz. | Tasarım & Yazılım: Dizayn Sanat