Evde yasayan insanlarla bahçedeki dut agacinin yasami arasinda nasil bir iliski olabilir? Agaçlar da insanlar gibi sikinti çeker mi? Sevinir, sarki söyler mi, dua eder mi? Kesilen dallarin ya da dallari kuruyan agacin tecrübeli bir bahçivanin elinde nasil hayat buldugunu görürüz; tipki dara düsmüs, geçim yollari kapanmis bir ailenin yasami, güngörmüs bir büyügün etkisiyle nasil yoluna giriyorsa. Temel gereksinimler ayni; hava, su, günes… Yeter ki bunlardan yoksul birakilmasinlar; yoksa diger sikintilar yasami gelistirir ancak…
Arka Kapak Yazisi :
Büyükbabam, bazen eline agaç makasi alip agacin dallarini buduyordu. Zavalli agaca aciyordum. Büyükbabama, “Agacin cani yaniyor dede!” desem de, dediklerime pek aldiris etmiyor; “Bazen acilar faydalidir.” diye cevap veriyordu. “Eger simdi bu aciya katlanmazsa, güçlü kuvvetli bir agaç olamaz. Hem bu sekilde meyveleri de lezzetli olur. Üstelik ben sadece fazla dallarini kesiyorum ki, asil dallari daha çabuk büyüsün, güçlü olsun.” diyordu...