Muhammed Âbid el-Câbirî’nin bu tefsirde savundugu iki temel husus bulunmaktadir. Bunlardan birincisi, “mutâbakatu mesâri’t-tenzîl li mesîreti’d-da’ve” seklinde ifade ettigi, Kur’ân’i Hz. Peygamber’in sîreti esliginde okuma prensibidir. Bu prensip uyarinca Câbirî, Hz. Peygamber’in yaklasik yirmi üç yil süren sîretini yedi asamaya ayirir ve her bir asamada Kur’ân’in teblig seyrinin ve Hz. Peygamber’in davet sürecinin hangi durumda oldugunu etraflica tasvir eder. Bu noktada Ibn Hisam’in Siyeri ve es-Sîretu’l-Halebiyye gibi kaynaklarin yani sira Taberî tefsirinden ve Vahidî’nin Esbâb-i nüzûl’ünden istifade ederek hangi asamada hangi sûrelerin inzâl edilmis oldugunu tespit etmeye çalisir. Ardindan da bu sûreleri, inzâl edilmis olduklari asamanin kosullarini dikkate alarak tefsir etmeye çalisir.
Ikincisi de “vahdetu’s-süver/vahdetü’n-nass” seklinde ifade ettigi, sûrelerin iç bütünlügünü esas alma prensibidir. Esbâb-i nüzûl rivâyetlerine yönelik çesitli elestiriler yapan Câbirî, nihayetinde bu rivâyetlerin tefsir için tek basina yeterli olmadigini ifade etmekte ve daha genel bir çerçeve olarak “Kur’ân metninin iç bütünlügü” ilkesini önermektedir. Bu yaklasim çerçevesinde sûrelerin Hz. Peygamber’in tevcihati dogrultusunda tesekkül ettirilmis olmasina (tevkîfîlik) isaret etmekte ve herhangi bir âyetin özellikle bir sûrede yer almasi gerektiginin Hz. Peygamber tarafindan söylenmis olmasinin, o âyetin bizzat o sûrede belli bir anlama delalet edecek olmasina isaret ettigini savunmaktadir. Tevkîfîligi bu sekilde degerlendiren Câbirî’ye göre, artik Kur’ân metninde “nesh edilmis olan” yani metnin bütünsel anlamina katkisi olmayan bir âyetin bulunmasi mümkün degildir.
Câbirî’nin savundugu bu yöntem, metodolojik bir teklif olarak yeni ve özgün olmakla beraber, klasik tefsirde karsiligi bulunmayan büsbütün çagdas bir olgu da degildir. Nitekim bizzat Câbirî’nin kendisinin de siklikla tespit ettigi ve tefsirinde çok yerde isaret ettigi üzere, klasik tefsirde hem Kur’ân’in metin içi bütünlügüne hem de nüzûl ortamina vurgu yaparak âyetleri tefsir etmenin bolca örnekleri mevcuttur. Câbirî’nin meziyeti, bunu bir “tefsir yöntemi” olarak önermis olmasidir.