1980’lerin sonunda Dogu ve Orta Avrupa ülkelerindeki sosyalist rejimlerin demokrasiye dönüsünde aktif rol oynayan sivil toplum örgütleri, insan haklari, demokratik katilim, seffaf yönetim gibi degerler bakimindan bir ümit kaynagi haline geldiler. Sivil toplum örgütlerine karsi beslenen ümit, Arap Bahari sürecinde zirve noktasina çikti. Islam dünyasini boydan boya saran despotik rejimlerin dönüsümünde belirleyici rol oynayan bir güç olacaklardi.
Ne var ki, fazla geçmeden sivil toplum örgütleri uluslararasi mahfillerin elinde bambaska amaçlarla kullanilir hale geldiler. Misir’da binlerce masum sivilin ölümüyle sonuçlanan askeri darbede birer asfalt tasi rolü yüklendi kendilerine. Mübarek gibi bir diktatörü deviren gençler, kisa bir süre sonra omuzlari üzerinden bir baska diktatörün tanklarini Rabia Meydani’na tasidilar. Kisaca “sivil bebeler” hiç de murad etmedikleri bir projede islevi bitmis mendil gibi kullanildilar. Tipki Ukrayna’yi bölünme noktasina getirmede ve bazi Arap ülkelerinde despotik rejimleri tahkim etmede kullanildiklari gibi.
Türkiye’de sivil toplum konusunun en önemli uzmanlarindan biri olan Ömer Çaha, dünyanin degisik yerlerinde kitlesel biçimde boy gösteren “yeni sosyal hareketler” gerçegini de dikkate alarak sivil toplumun ülkemizdeki serüvenini degisik yazilarla göz önüne seriyor. Kitaptaki yazilari okuyunca sivil toplum örgütlerinin bir fay hattinin iki yakasinda nasil konumlandiklarini ve herkesin kendine göre nasil bir sivil toplum anlayisi gelistirdigini görmüs oluyorsunuz.